Sabah elektrikler birden gidince hiç şaşırmadım. Çünkü yeni olan bir şey değildi, her iki günde bir değişik saatlerde gidiyor. Gelir diye beklemek anlamsızdı, gidince ne zaman geleceği de hiç belli olmuyor.
Dışarda işlerim var, çıkıyorum. Dışarı çıkınca kesintinin bizim mahalleyle sınırlı olmadığını anlıyorum, bütün kasaba, “Yok bütün şehir” diyor biri. “Olacak şey mi bu şimdi” dememe kalmadan, bütün Türkiye dendiğini duyuyorum. “Daha neler şaka mı şimdi bu” olarak değişiyor kurmaya hazırlandığım tümce… Bütün ülkede elektrik kesintisi, bu nasıl olur. “Böyle bir şeyi istese de biri beceremez” diye aklımdan geçiyor. Ama anlaşılan o ki birileri becermiş bunu.
Jeneratörü olan bir kafeterya bulup internete girince anlıyorum ki söylenenler şaka değil, hepsi doğru.
Gün içinde karanlıklarda insanın kendini duyumsaması nasıl bir şeydir onu da yaşatıyorlar bize. Yan masada öfkeli bir kadın, sosyal medyada okuduğu bir haber sitesinin manşetiyle konuşuyor. “Ülkenin fişini çektiler”
Yalan da değil hani…
Bir başkası; “bunun altından bir şey çıkacak dur bakalım diyor…” Kahvemi içip internete, sosyal medya ağlarına bir daha bakınca, yeni bir şok. Çağlayan Adliyesinde renine krizi…
Yayın yasağı…
Gelince hepsi üst üste geliyor…
Zamanın moda deyimiyle “manidar” bir zamanlama olduğu düşüncesini edebi olarak süsleme gereği duyuyorum, manidar sözler, duruşlar ve eylemler…
Rehine krizi ve taleplere bakınca, bir yere koymakta bir kez daha zorlanıyorum. Olamayacak ne varsa olur, burası Türkiye.
Akşam tam söylendiği saate, elektrikler geliyor. Bu aynı zamanda rehine krizinin de bittiği an. “Al sana manidar bir zamanlama daha.”
Aceleniz neydi?
Bilmiyor mı, eylemcilerin silahlı olduğu böylesine bir rehine alma olayında, acele edilmez, süre mümkün olduğunca uzatılır.
Bunun iki nedeni vardır, birincisi eylemcilerin ikna edilmesi için bu süre gereklidir, ikincisi ve daha önemlisi eylemciler uzatılan süre içinde yorulur, bir operasyon yapılacaksa rehinenin ve kurtarma operasyonuna katılan ekibin bundan en az zararla çıkması istenir.
Hiç mi Amerika filmi izlemdik…
Operasyon sonrası, olay yerinden haber geçen muhabirlerin söyleminde bir değişiklik gözden kaçmıyor; “önce patlama oldu” söylemi “gelen silah sesleriyle” şeklinde değişti. Birileri, eylemcilerin Savcıyı vurmakta olduğunu, kurtarma operasyonun bu yüzden aceleyle başlatıldığını düşünmemizi istiyor.
Beceriksizlik ele ayağa bulaşıyor.
Rehine, eylemcinin can simididir. O yaşadığı sürece hayatta kalacağını, eyleminin süreceğini bilir. Bunun için eylemcinin çok zeki olmasına gerek yok. Bu hayata kalma isteği, en olmadık yerde hayatın ölüme meydan okuması, direnmesidir.
Açık denizde plastik bir bot üzerinde hayata tutunan, kurtarılmayı bekleyen adamın, can simidine kurşun sıkacağına inanmak zor.
Rehine krizi, küçük bir odada süren yarım saatlik çatışma, üstelik eylemcilerin elinde bir tabanca, ölen Savcı, eylemciler…
Başbakana göre başarılı mı başarılı bir kurtarma operasyonundan kurtulan yok.
Elektrik kesilmiş, bütün gün ülke karanlıklarda kalmış üzerine konuşan, açıklama yapan yok…
Araştırılıyor…
Hasan KAYA
04 Nisan 2015 Cumartesi