Şu an sıcak gündem maddesi olduğu kadar, gelecekte de üzerine konuşacağımız HDP’nin 23 Mayıs 2015 de yapmış olduğu, büyük kalabalıkların toplandığı İzmir Mitingi, Seçim Barajından önce algılarımızın yıkılmasına neden oldu.

Elbette sıklıkla Türkiye dar kafalığını aşmayan, aşmakta zorlanan yüzeysel değerlendirmelere sıkıştırılarak tartışılmaya çalışılacak ve bu miting çoğu çevrelerde hak ettiği değeri göremeyecektir.

Biz, HDP’nin İzmir Mitingini, barajı aşması, İzmir’den meclise milletvekili göndermesi ekseninden dahi çıkararak tartışılması gerektiğine inanıyoruz. Kuşkusuz seçime girmiş bir siyasal parti için bunların önemli olduğunu, tartışılması gerektiğini biliyoruz. Ancak İzmir’de olan, bütün bunların ötesinde bir anlam ve değer taşıyor. HDP’nin 23 Mayıs Mitingi halklar, kentler, bölgeler arası düşmanlık algısının doğru olmadığının açıktan görülmesine, bu egemen algının yerle bir olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

HDP, İzmir Mitinginin kitlesel büyüklüğü, çevre ilerden katılımın olmasıyla büyütülmüşte olsa, çok önemli. Zaten İzmir bir sembol olarak dile getirilerek, Türkiye’nin batısını temsil etmekte.

Bize, yıllarca İzmir üzerinden anlatılan kabul ettirilmeye çalışılan algı; Türkiye’nin batısının halkların kardeşliğinin, önündeki en büyük engel olduğuydu. Bu kent/bölge aynı zamanda barışın da engeli olarak gösterilmek istendi. Hata biraz abartarak söyleyecek olursak, mevcut kirli savaş sürüyorsa, ülkede kan akıyorsa; bu, batıda İzmir’in, doğuda Diyarbakır’ın temsil etiği düşmanlıktan başkaca bir şey değildi. Daha açık ifadesiyle; bu, Türk ve Kürt düşmanlığı, yani halkların bir birine düşmanlığıydı.

Ne yazık ki; bu tuzağa hepimiz düştük.

Yıllarca İzmir “ulusalcıların kalesi”, Diyarbakır “bölücülerin kalesi” olarak karşılıklı suçlamaların merkezleri oldular.

Üstelik Tekel İşçilerinin, (15 Aralık 2009 – 4 Şubat 2010) Ankara eyleminde bunun hiç de böyle olmadığını görmüş olmamıza rağmen, ancak bu olumlu örnek yoğun algı bombardımanı altında kısa sürede sönüp yok oldu.

HDP’nin İzmir’de yapmış olduğu görkemli miting bu gerçeği bize bir kez daha anımsatarak, hafızamızı tazelemek anlamında son derece olumlu olmuştur. Bu kirli savaşın söylendiği gibi tarafları, halklar olmadığı gibi, halkların bir birine düşmanlığı üzerinden süren, sürecek olan bir savaş hiç olmadı.

Bu kirli savaş, yıllarca 12 Eylül Rejimini sürdürmenin, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olmasının engeli oldu. 12 Eylül Rejiminin ve kurumlarının devamı, Anayasasının, yasalarının ve uygulamalarının yürürlükte kalması, küresel sermayeye uygun sömürü alanlarının yaratılması, büyük burjuvazinin yanı sıra taşra burjuvazinin palazlandırılması olanağını verdiği sürece egemen güçler açısından vazgeçilmezdi…

Vazgeçmediler de…

İşçi sınıfının örgütlenme, sendikal mücadele alanlarının daraltılması, her fırsatta; iç güvenlik ve terör gerekçeleri ileri sürülerek saldırmasının, hayata geçirilmesinin olanağı vermesiyle, bu kirli savaş vazgeçilmez oldu.

Savaşların halklar arası olduğu, halkların kendi kimliğine sahip çıkmasının, anadilini kullanmasının, anadilinde eğitim almasının bölen, düşmanlık nedeni olduğu algısı egemen sınıfların bilincimizi çarpıtan, hayatımızı kirleten düşünceleridir.

Ankara Tekel İşçileri direnişi ve HDP’nin İzmir Mitingi bilincimizi temizleyen, faşist algıları yıkan, halkların kardeşliğine inancımızı güçlendiren eylemler olarak, demokrasi içinde, birlikte yaşama iradesinin güç kazanmasına olumlu katkılar veren eylemler olarak tarihi değere sahiptirler.

Hasan KAYA
24 Mayıs 2015 Pazar