Suriye sınırndaki değişiklik ve Erdoğan’ın telaşı

14 Haziran 2015, Pazar günü akşamı Türkiye’nin güney sınırında büyük değişiklik yaşandı. IŞİD kontrolünde olan, Tel Abyad el değiştirdi. PYD-J, güçlerinin eline geçti. ABD’nin havadan verdiği destekle sınırın Suriye tarafı çetin çatışmalar sonrası PYD güçlerinin eline geçer geçmez bu tarafta, Türkiye tarafında da hareketlilik başladı.

Hareketliliğin ilk işaretleri Ankara’dan geldi. Erdoğan açıklamalarıyla sınırın Suriye tarafının PYD güçlerinin, yani Kürtlerin eline geçmesinden rahatsızlığını açıkladı.

Bu neyin rahatsızlığı?

IŞİD değil de, neden PYD rahatsız ediyor?

Sınır IŞİD tarafından kontrol edilirken, toplanmayan Güvenlik Zirvesi toplantıya çağrılıyor.

Rahatsız olanların sayısı artıyor, ilk günün PYD güçleri daha Tel Abyad’a girerken, Erdoğan etnik temizlikten söz ediyordu. Ardından bu yeni durumdan rahatsız olanlar birer birer ortaya çıkmaya başladılar; Davutoğlu, Hükümet, Havuz Medyası ve Ulusal Medyadan kimi yazarlar konuşmaya başladılar.

Sabah Gazetesi, “PYD, DAEŞ’ten (IŞİD) Daha Tehlikeli” manşeti attı, tarafını belli etti, Sözcü Gazetesi’nde yazan Uğur Dündar, Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin Ortadoğu politikasını eşleştiren yazısının önemli vurgusunu Kürtlerin Akdeniz’e çıkmasının tehlikesine yaparak noktayı koyuyor.

Kürtler, bir kez daha hiçbir konuda yana yana gelmeyen Hükümet, Erdoğan ve ulusalcıları bir araya getirmeyi başarıyor.

Biz bu telaşı ve bir araya gelişin bir benzerini yıllar önce, Irak sınırının Kürtlerin kontrolüne geçmesinde de yaşamıştık. O zamanda benzer telaşlar, bir araya gelişler yaşanmış, karşı çıkışlar olmuş, Güvenlik Zirveleri toplanmıştı.

Ancak şimdi yaşanan telaşın tek nedeni Kürtler, sınırın diğer tarafının Kürtlerin kontrolüne geçmesi değil. Bunun bir diğer nedeni daha var, sınırın diğer tarafından IŞİD barbarlığının sökülüp atılması.

Zaman Gazetesi, 16 Haziran 2015 Salı günü İnternet sayfasından verdiği haberde sınırın el değiştirmesini şöyle özetliyor; “Tel Abyad’ın düşmesi IŞİD için büyük bir darbe, PYD içinse zafer olarak görülüyor. Tel Abyad, uzun bir süredir IŞİD için önemli bir ikmal noktasıydı. IŞİD, Türkiye sınırından hem ihtiyaçlarını karşılıyor, sınır kaçakçılığından önemli gelir elde ediyor hem de dünyanın farklı yerlerinden gelen yabancı savaşçıları buradan Rakka’ya geçiriyordu.”

Bu haber aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi’nin MİT TIR’ları haberini de doğrulayan haber oluyor. Bu bütünlük içinde düşündüğümüzde Türkiye’nin vermiş olduğu tepkiyi anlamak daha anlaşılır oluyor.

Gazete haberlerinden başka ABD’nin yeni yayınladığı 2014 Terörizm Ülkeler Raporu da sınırdaki bu değişikliğin nedenlerini ve Türkiye’nin telaşını izah ediyor. Raporda Suriye’deki çatışmalar nedeniyle sınırın hemen ötesindeki IŞİD, El-Nusra ve El-Kaide gibi terörist gruplara karşı endişesini bildirmesine rağmen, Türkiye’nin bu terörist gruplara katılmak isteyenler için bir kaynak ve transit ülke olduğu belirtiliyor. Son derece diplomatik bir dil kullanılan raporda Türkiye’nin diğer ülkelerle birlikte teröre karşı çalıştığı belirtilerek bu çabaların yetersiz kaldığını, IŞİD’e katılımların esasen Türkiye üzerinden olduğunu belirttikten sonra, “Türkiye ana transit yol” tespiti yapılıyor.

Rapor ilerleyen satırlarda, PYD’nin uluslararası terör listesinde olmadığı halde Türkiye tarafından terörist grup olarak görüldüğünü, ama diğer yandan Hamas’ın terör listesinde olduğu halde Türkiye tarafından terör örgütü olarak görülmediği ve Aralık ayında Hamas Lideri Halid Meşal’in AK Parti Kongresine katıldığı belirterek Türkiye’nin ve AKP iktidarının terörle ilişkisine diplomatik nezaket içinde vurgu yapıyor.

Sonuç:

Bütün bu söylenenlerden çıkan sonuç; Türkiye’nin, belki daha yerinde bir söylemle Erdoğan ve Hükümetin kontrol etmek istemediği ve/veya edemediği sınırın kontrol edilmesinin, IŞİD barbarlığı ile savaşta önemli olduğudur. Bunu anlamak için askeri deha olmak gerekmiyor. IŞİD barbarlarının bu savaşı sürdürmesi dışardan yardım ve destek görmeden sürdürmesi mümkün değil. O yardımların da büyük oranda, Türkiye üzerinden sağlandığı açık.

Burada bir Kürt planından çok ABD planından söz etmenin daha doğru olacağı açık.

Hasan KAYA
21 Haziran 2015 Pazar