Anayasa Mahkemesi “Savunma Hakkı” ihlali gerekçesiyle, Balyoz Davası ile ilgili tarihi bir karar vermiş, hukuk son bir hamle ile ayaklar altında kalmaktan kurtulmuş.
Ne güzel, ne güzel; “Yüce Türk Adaleti” böylece ezilmekten, ayaklar altında kalmaktan kurtulmuş oldu.
Üstelik Anayasa Mahkemesi bu kararla başka bir şey daha yapmış oldu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunda olan bu davanın, Avrupa’ya taşınmasını engellemiş, dünyaya rezil rüsvan olmaktan Türkiye’yi kurtarmıştır.
“Türk Yargısı” kendi hatasını kendisi düzelterek tarihi bir karar almış, kimsenin korkmasına gerek kalmadığını göstermiştir. Şimdi gözleriniz kapalı bu “yüce yargıya” güvenebilirsiniz.
Balyoz davasında geldiğimiz son duraksamanın kısa özeti böyle.
Bunu davanın “sanıkları” çıkar çıkmaz gezdikleri TV kanallarında, o bildik devletçi refleksleriyle üç aşağı beş yukarı böyle ifade etmeyi yeğlediler.
Genelde kullandıkları jargon hükümetin kullandığı ile aynı oldu. Onlarda, “paralar devlet” “kumpas” diyerek olayın tüm sorumluğunu Cemaate fatura ederek, hükümetin sorumluğunu yadsıdılar ve/veya daha düşük bir tonda ifade etmeyi yeğlediler.
Bu, tavr/söylem hedef şaşırma mı, yoksa hükümetle içine girilen bir pazarlığı mı ifade ediyor, şimdilik bilmiyoruz. Ancak gerçek uzun süre karanlıkta kalmayı sevmez. Doğrudan söylenerek, dile getirilmese de; yapılan açıklamalar, hükümet karşısında alınan yer olayın ardını, arkasını aydınlatmaya yetebilir….
Başbakanın açıktan, Ergenekon, Balyoz ve Oda TV Davaları için söyledikleri, savcılığını ilan etmesi bilinirken bu davalardaki sorumluğunu görmezden gelmek, bütün olup biteni; Cemaat üzerine yıkmak, fatura etmek pek de mümkün gözükmüyor.
Son söz: bu davaların sonuçlanmasına bakarak, adalet özelikle de; “Yüce Türk Adaleti” üzerine çok şey söylenecek, “değerli yargıçlarımız” üzerine övgü dolu sözler yazılıp çizilecek, yargının itibarı geri çağırılacaktır.
Ama siz yine de hiç acele etmeyin; “kırmızı fular” takmayın.
Hasan KAYA
21 Haziran 2014 Cumartesi