.: Bir ölümden diğerine…
Bulgaristan dönüşü, sabah erkenden Kapıkule de inip Edirne Otogarına geçiyoruz. Sabah 07.00 kapalı, hiçbir yere gitmek mümkün değil. Otogarda yalnız değiliz, çok sayıda gençle...
.: İçimde kaygılı doğrulan yaz…
“Hiç bilmediğimiz bir yaz başlayacak” dedi hafif gülümseyerek. Bildiğimiz yazlar oldu mu hiç diye düşünmeye başlamıştım ki; “Öyle… hep bilmediğimiz yerden başlar” diyerek merakımı...
İçimizdeki kahramanlar…
Böyle olacağı belliydi, çok bile dayandım. Ama artık pes ediyorum, çünkü yoruldum. Her konuda haklı çıkmaya çalışmak için verdiğim kavgayla kaybettiklerimi geri kazanmam olanaksız....
.: Demirden korkan da trene biner…
Denize dönüp durdum, ellerim cebimde; denize, uzaklara bakarken mırıldanır gibi; “Hiçbir şeyi anlamak artık mümkün değil, çünkü olup biteni akılla açıklamak imkânsız” dedikten sonra...
Bilmekten korkmak…
İnsanın önyargıları ile bir şeyler okuması, dinlemesi, izlemesi çoğunlukla o önyargıları haklı çıkaran, besleyen öznel bir çabaya dönüşür. Bu, okuduğundan hiçbir şey anlamaması ve/veya...
Karşı Devrimci Serçeler
Bahçeye inen serçeleri izliyorum. Hep sürü halinde geliyorlar. Önce biri geliyor sonra hepsi birden iniyor bahçeye. Sonra birlikte gidiyorlar. Ve öyle ani oluyor ki...
.: Düşman…
Bir çocuk vurulduğunda, bir kadın dövüldüğünde güpegündüz sokak ortasında, işçiler coplandığında, grev çadırları sökülüp, grevler yasaklandığında, memurlar gaza boğulduğunda.
.: Her ağacın kurdu…
Yılları ardında bırakan, bazen asırları deviren ağaçları bir kurtçuk devirir. Özünde besleyip var ettiği kurdun hain marifetidir ağacı yıkan. Boşuna dememişler eskiler “Her ağacın kurdu özündedir” diye.
.: Çaldığım düş…
Biliyorum bunu istemeye hakkım yok. Herkes sevdiği şarkıları dinliyor, koşup sevdiğine anlatıyor o şarkıların güzelini. Sen artık sadece ne demişim, kimleri sevmişim, seni yanımdayken bile ne çok